Erhan Yakut Software Developer @Binalyze | Founder @Passwall | Golang Enthusiast | Open Sorcerer

Türkü Sevdam

2 min read



Eskiden her şey farklıymış; insanlar farklı, çehreler farklı, hayat farklı… Değişmeyen tek şey ise duygularmış; sevgi, tutku, aşk… O zaman da insanlar birbirlerine aşklarını en derinden itiraf etmek için müziği kullanıyorlarmış. Türküleri bu yüzden seviyorum. Dedemin anneanneme aşkını nasıl itiraf ettiğini hissediyorum türküleri dinlerken.

Aklıma ilk acem kızı geliyor aşk deyince.

“Seni seven oğlan neylesin canı
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi bal Acem Kızı”

Demek böyle içten seviyordu ki aşık canından vazgeçmeye bile hazırdı. Sevgilisini köylülerin o tatlı şivesiyle bu kadar mı güzel tasvir edebilir bir insan. Belki aşık, almıştır eline bağlamasını, çıkmıştır sevdiğinin fındık bahçesine ve başlamıştır türküsünü söylemeye en yanık sesiyle. Belki sevgilisi de fındık toplarken gözünün ucuyla bakıp, yanakları kızararak ona karşlık veriyordur. Böylesine saf, böylesine içten seviyorlardır birbirlerini.

Ben fındık bahçesinde hayallere dalmışken aklıma Musa Eroğlu’dan dinlediğim mihriban geliyor ve beni bambaşka hayallere sürüklüyor.

“Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban sevdiğim Mihriban”

Sevgilisine mektup yazan bir ozan diyorum kendi kendime. Yazmak için uğraşıyor ama duygularını anlatacak kelimeleri bir türlü bulamıyor. Buluyor ama beğenmiyor çünkü hiçbirisi hissettiklerini anlatmaya yetmiyor. Belki ağlıyor yazmaya çalışırken, belki de gözünün önünde hep Mihriban’ı hayal ettiğinden “gözlerim görmüyor” diyor. Üşürken yazmaya çalıştığı mektubu hiç bir zaman tamamladığına inanmıyorum çünkü kararını vermiştir artık, aşk kağıda yazlmıyordur.

Türkülerin en sevdiğim yanı ise doğallıklarıdır. Ozanların ne varsa içlerinde bütün berraklığıyla yazmalarını, söylemelerini, çalmalarını seviyorum. Karacaoğlan’ın Elif’e olan sevigisini nasıl anlattığını hatırlıyorum birden.

“Elif uğru nakşlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar elif elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar elif elif diye”

Şimdilerde eksik olan işte bu dizelerde kendini gösteren içtenlik. Artık herşey sahte; bakışlar sahte, sözler sahte, öpmeler sahte. Neden değişiyor sanki hayat(?) Karacoğlan gibi sevmek varken neden bulandırır insanlar akıllarını binlerce farklı şeyle. Artık seni seviyorumlar bile yalan olmuş, istiyorum deseler ne olur!

Aşk sanki emanet bize atalarımızdan. Sanki türkülerini söylerken, şehir şehir dolaşırken siz de böyle sevin diyorlar. Bir fısıltı duyuyorum kulaklarımda taa geçmişten gelen ve diyor ki:

“Aşk bu evlat başka bir şeye benzemez, buldum mu bırakamazsın. Seviyorsan söyle, söyle ki benim hissettiklerimi hisset. Ben onun kara kaşına, gül yüzüne vuruldum. Ya sen? Hiç düşündün mü ne kadar sevdiğini. Sen bilmezsin sazının tellerine dokunmayı yarinin tenine dokunur gibi. Sen bilmezsin kör gözlerle sevmeyi. Sana türkümü bırakıyorum evlat. Dinleki anla aşkın eskiden nasıl olduğunu. Anla ki başkalarının yaptığı hataya düşme. Aç kalbini sonuna kadar, söyle ne hissediyorsan. O senden bunları bekliyor. Bir türkü yaz demiyorum sana çünkü türküler yazılmaz. Sana söylemek istediğim madem ki seviyorsun, madem ki yar diyorsun ona o halde git ve konuş. Konuş ama hiç bir şey düşünmeden. Kapa gözlerini kalbinin sesini dinle. Göreceksin ki o zaman sen değil kalbin konuşacak, kalbin söyleyecek. Bu senin kalbinin türküsü…

Ve ben kulağımda bu sesle uzanıyorum yatağıma. Belki yarim beni duyar diye mırıldanıyorum kendi türkümü bütün kalbimle…



Erhan Yakut Software Developer @Binalyze | Founder @Passwall | Golang Enthusiast | Open Sorcerer

Dünyada E-Ticaret Sektörü ve İşletmeler İçin Satış Fırsatları

Tüketici davranışları günden güne değişmekte ve alış veriş yapma alışkanlıkları buna bağlı olarak farklılaşmaktadır. Özellikle günümüz internet ve teknoloji çağında online ticaret büyük bir...
Erhan Yakut
3 min read